5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ KONUŞMASI
Tarih: 10.04.2014 23:00:00| Okunma Sayısı: 3452

            Sinop Barosunun sayın üyeleri, değerli avukat arkadaşlarım  

        Yargının kurucu unsuru olarak savunma görevini yerine getirirken, hukukun üstünlüğüne yaşamsal önem ve katkılar sunan, özverili bir biçimde ücretli yada ücretsiz bu kutsal görevi her türlü özveriyi göstererek yerine getiren tüm meslektaşlarımın avukatlar haftasını şahsım ve yönetim kurulu adına kutluyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.     

      Her yıl 5 Nisanda söze başlarken yargı bağımsızlığı ve yargının sorunları ile bu konuda ki talep ve düşüncelerimizi değerlendirerek konuşmaya başlarız. Görürüz ki yıllardan beri yargı bağımsızlığı ve sorunları tüm talep ve dileklerimize rağmen bir türlü çözülemez, bu kutlama günleri buruk bir şekilde gündemimize gelir.

     İnsanlığın ilk günden bu yana mücadelesi; Eşitlik,özgürlük, adalet, hakkaniyetin gerçekleşmesi devlet karşısında temel hak ve özgürlüklerin genişletilerek, kullanımının hukuk güvencesinde olması üzerinedir. Hakkını aramak, hakkına kavuşmak ve adaletin gerçekleştiğine olan inancın sarsılmaması büyük önem taşımaktadır. Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında hukuk devleti de sayılmıştır.

         Hukuk devleti, idarenin her türlü eylem ve işlevini yargı denetiminde olduğu, yönetenlerin de kendilerini hukuka bağlı saydıkları, açıklık, hesap verebilirlik içerisinde yurttaşın kişi güvenliğinin sağlandığı devletin adıdır.  Hukuk devleti ile bireyin temel hak ve özgürlükleri koruma altına alınmaktadır.  Avukatlık yasasının 1. maddesine göre biz avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı temsil etmekteyiz. Yurttaşın adalete erişimini ve hak arama özgürlüğünün güvencesiyiz. Savunma hakkı, yurttaşın hak arama özgülüğünün bir sonucudur nitekim anayasanın 36. maddesi yurttaşın hak arama özgülüğünü düzenlemektedir.  Bu bağlamda savunma hakkı insanın kişiliğine bağlı,dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilemez niteliklere sahip temel bir haktır. elbette bu hak hukuk devletinde anlam ifade edecektir. yine avukatlık yasasının76. maddesi hiçbir mesleki örgütlenmeye vermediği hakkı biz avukatlara ve onların örgütlü sesi olan barolara vermiştir. Hukukun üstünlüğünü savunmak insan hakları kavramını korumak, geliştirmek ve etkin kılmak biz avukatların ve baroların öncelikli temel görevidir.

            Hukuk fakültesi sayısından, eğitimin içeriğine, sosyal güvenlikten mali yükümlülüklere, itibar kaybına kadar mesleğimizin sorunlarının her geçen gün daha da katlandığını gözlemlemekteyiz. Aynı zamanda mesleğin ifasında ciddi engel oluşturan hakim-savcı keyfiyeti, savunmanın şekli unsur olarak görülüp yok sayılması olsa da olur olmasa da olur mantığıyla hareket edilmesi üstlendikleri dosyalardan ve mesleklerini yerine getirdiklerinden dolayı çok sayıda tutuklu meslektaşımızın bulunduğu, avukatlık yasasının verdiği yetki ve görevleri kullanan baro başkan ve yöneticilerinin yargılandığı otoriter - totoliter rejimlere özgü fiili ve hukuki uygulamaların her türlüsünün görüldüğü bir dönem geçirmekteyiz.

        2013 yılı Türkiye'de, hukuk devleti ve demokrasi tartışmaları ile geçti ve bu süreçte, demokrasiyi yeterince içimize sindiremediğimizi, hukuk devletinin ne olduğunun anlaşılamadığını bir kez daha üzülerek gördük. Komplo, dış mihrak, faiz lobisi, biber gazı, şiddet,  gezi olayları, açılım paketleri, torba yasalar, yolsuzluk, rüşvet, kumpas gibi kelimeler geçtiğimiz yıl boyunca hayatımızdan hiç çıkmadı. Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları, adil yargılanma hakkı, uzun tutukluluk, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü kavramları artık tüm toplum tarafından konuşulur hale geldi. Anayasamızda ,''Türkiye Cumhuriyeti demokratik laik, sosyal bir hukuk devletidir.'' şeklinde tanımlanmıştır. Ne yazık ki demokrasi de, din ve vicdan özgürlüğünde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında ve korunmasında sınıfta kaldık. Anayasamızda yerini bulan herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temek hak ve hürriyetlere sahiptir hükmü ile temel hak ve özgürlüklerin niteliği belirlenerek devletin üstün otoritesi karşısında kişilerin korunması amaçlanmıştır. Ayrıca ülkede adaletin gerçekleşmesini, devletin amacı ve görevi olduğu açıkça belirtilmiştir.

       Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları korumak üzere adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeyi kendisini zorunlu sayan ve faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlettir. Hukuk devletinde birey hak ve yükümlülüklerle donatılmış olup, özgürdür. Bu özgürlük insan olmakla kazanılan temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında ve ayrıca bu özgürlüklere devlet tarafından saygı duyulmasını ve korunmasını isteme hakkı olarak vücut  bulur. Özgürlüklerin koruyucusu olan hukuk devletinin ön şartlarından biri de hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının bireyler tarafından öngörülebilir olmasını, kişilerin tüm fiil ve muamelelerinde, devlete güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici uygulamalardan kaçınmasını gerekli kılar.

        Olmazsa olmaz, diyebileceğimiz temel ilkelerden birisi de elbette kuvvetler ayrılığı ilkesidir ve aslında son zamanlarda yaşadığımız sorunlardan çıkış formülü de bu ilkede saklıdır. Çözüm , yasamanın yürütmenin ve yargının kendi sınırlarına çekilmesi ve sınırlarını bilmesidir. İşte bu sınırları tayin eden de evrensel hukuk kuralları, anayasa ve kanunlardır burada hukukun üstünlüğü esastır. Hukukun üstünlüğünden kasıt, hukuka saygı ve bağlılıktır.  Bugün Türkiye'de hukuk devletinin kurum ve kuralları ile geçerli olduğunu, uygulamaların yasalara uygun yapıldığını söylemek malesef mümkün olmamaktadır. Demokrasimizi  tehtid eder boyuttaki erkler ve kurumlar arasında ki yıkıcı kavga devlet krizine dönüşştür. Bu gün şunu gördük ki herkesin altında barınacağı tek çatı hukuk devleti çatısıdır. Bu doğrultuda devlet otoritesini hukuk çerçevesinde temek hak ve özgürlüklere uygulama alanı açmak amacı ile sınırlandırılması kaçınılmazdır.

         Yargı bağımsızlığının ve hukuk devletinin ağır yara aldığı, yargıya müdahalelerin yoğunlaştığı, tarihimizde hiç görülmemiş bir şekilde yüksek yargı ile yürütme arasında sorunlar yaşandığı hukuk ihlallerinin tırmanış gösterdiği, hak ve özgürlüklerin tahrip edildiği, yapılmak istenen anayasa değişiklikleri ve anayasa çalışmaları ile yargının siyasallaştırılmasının hukuki yapısının hazırlandığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesinde ki dengelerin yargı aleyhine bozulacağının anlaşıldığı, meslek sorunlarımızın olumsuz yönde giderek yükseliş gösterdiği, çözüm önerilerinin dikkate alınmadığı bir ortamda; Hukukun üstünlüğünün, hukuk devletinin, uzlaşmanın, adil yargılanma duygusunun ve toplumsal barışın güvencesi olan bağımsız savunma mesleğinin öneminin kavranması ve bu değerlerin yargının kurucu unsuru, savunmanın temsilcileri, bağımsız avukatlarla teminat altına alınabileceği gerçeğinin kabul edilmesini ümit ediyorum.

        Hukuk kurallarının amacı, salt düzeni sağlamak değil, aynı zamanda insan haklarını güvence altına almak ve insanlığın enbüyük değeri olan adaleti gerçekleştirmektir. Özgürce yapılabilen savunma yargı bağımsızlığını, yargı bağımsızlığı ise hukuk devletinin temel koşuludur. Hukuk devletinin özü, adalet esasına göre  devlet otoritesinin hukukla sınırlandırılmasında temelini bulur.

      Öncelikle belirtmek gerekir ki çağdaş demokrasi ve hukuk devletinin var olabilmesi için kuvvetler ayrılığının gerçek anlamda hayata geçirilmesi gerekmektedir. Demokrasi ve özgürlüklerin teminatı olan kuvvetler ayrılığı anlayışı ve uygulaması çağdaş uygarlığın ortak mirası haline gelmiştir. Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanmasının adı denetimsizlik, keyfilik, yani diktatörlüktür. İnsanlık bunun acılarını yaşamış, bu acıların ve mücadelelerin sonucunda kuvvetler ayrılığı bir güvence olarak ortaya çıkmıştır. Demokrasi bir denge ve denetim rejimidir. Bu da ancak kuvvetler ayrılığı ile mümkündür. Aksi halde toplumda hiç bir bireyin hukuk güvenliği kalmayacak, hak ve özgürlükler tamamen yürütmenin hatta tek bir kişinin insaf ve keyfiyetine terkedilmiş olacaktır.

      Hak arama özgürlüğünün en önemli güvencelerinden savunmanın belkemiği avukatlar ve onların mesleki birlikleri olan barolar, hukuk devleti ve insan hakları mücadelesi verirken bu dönemde ciddi saldırılara maruz kalmıştır. Türkiye' de üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, işçinin, memurun, sendikaların susturulduğu bu ortamda haksızlığa uğrayan herkesin tek umudu avukatlar ve barolar olmuştur.

       Savunma hakkının kutsallığı ve temel hakların başında yer alışı, bu hakları birey adına kullanacak avukatların tam anlamıyla bağımsız olmasını gerektirmektedir. Bağımsızlık, avukatların görevi esnasında doğrudan doğruya ya da dolaylı bir kısıtlama ile baskı veya müdahale görmemesi, bağımsızlığının garanti altına alınması ve korunmasıdır. Bunun için de savunmanın yargının kurucu unsurlarından olduğunun avukatlık yasasında yer alması yetmez anayasal teminat altına alınması gerekmektedir. Avukatlar, yargının bir ögesidir. Hukuk düzenin korunması ve adaletin gerçekleştirilmesi amacı ile yapılan yargılama faaliyetinde bulunurlar. Yargıçlar, savcılar gibi en geniş anlamda kamu görevi yaparlar. Hukuk devletinde idda makamı görevi üstlenen savcıların savunma görevini üstlenen avukatlardan hiç bir ayrıcalıkları yoktur. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği sadece mensuplarının değil savunma makamını temsilen tüm ulusun hakkını ve hukukunu korumakla görevlidir.

     Savunma mesleğinin temsilcileri ve örgütü olan baroların tüm halkımızın insan haklarında aynı ölçüde yararlanabilmelerini, Haklarını koruyabilmelerini ve savunabilmelerini sağlamak, Bağımsız savunmanın gücünü arttırmak için günlük siyasi kavram ve hedeflerden, kamplaşmalardan uzaklaşarak hukukun üstün değerleri etrafında birleşmeleri gerekir. Evrensel hukuk ilkeleri, ve hukukun üstünlüğü ve demokrasi kavramlarında birleşen amacımız ise ancak bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün korunması ile Atatürk İlke ve Devrimlerinin ışığında gerçekleşebilir. 

      Kamu yararını korumak baroların görevi olup gerçekten büyük sıkıntılar yaşayan mesleğimizin sürdürülebilirliğini güvence altına almak, ortak sorunlara çözüm üretmek, mesleki standartları oluşturmak için Türkiye Barolar Birliği ile birlikte tüm barolar azami gayretle çalışmalarını sürdürmelidirler. Bu asli görevlerimizin yanında savunma mesleğinin varoluş temelinin teşkil eden hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin korunması ve gerçekleştirilmesi için de gerekenler yapılmalıdır.

    Hepimiz için önemli sorumlulukların bulunduğu günümüzde, geçmişte olduğu gibi mücadelelerimizi hep birlikte sürdürme azim ve kararlılığımızla tüm meslektaşlarımın avukatlar gününü kutlar çalışmalarınızda üstün başarılar, sağlıklı mutlu günler diler hepinize saygılarımı sunarım.

 

                                                                                                                                                AV. ALİ GALİP ERGÜL

                                                                                                                                              SİNOP BAROSU BAŞKANI

 

      

24.04.2024
AV. FUNDA ÖZTÜRK ALTUNTAŞ
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.