Hukuken hüküm ifade eden bir belge olması zorunluluğu
Tarih: 23.03.2016 23:00:00| Okunma Sayısı: 2331

Hukuken hüküm ifade eden bir belge olması zorunluluğu

21. Ceza Dairesi         2015/7640 E.  ,  2016/2061 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ....Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Özel belgede sahtecilik

Gerekçeli karar başlığına sehven "2012" olarak yazılan suç tarihinin, suça konu kira sözleşmesinin Vergi Dairesine sunulduğu "10.08.2009" ve suça konu su abonelik sözleşmesinin imzalandığı "11.03.2010" tarihleri olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 
Ancak;
1-Katılanlara ait dükkanı kiralayan sanığın, katılan ........in bilgisi ve rızası dışında yerine imza atmak suretiyle sahte olarak hazırladığı kira sözleşmesini 10.08.2009 tarih, 12720 sayılı işe başlama dilekçesi ekinde .... Vergi Dairesi'ne sunmaktan ve 11.03.2010 tarihinde katılan .... adına .... Belediye Başkanlığına başvurup, sahte su abone sözleşmesi hazırlamaktan ibaret fiilleri, her ne kadar zincirleme şekilde işlenmiş tek suç kabul edilerek, özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü verilmiş ise de;
Özel belgede sahtecilik suçundan bahsedilebilmesi için, öncelikle bir özel belgenin sahte olarak düzenlenmesi veya gerçek bir özel belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi ve kullanılmış olması gerekmektedir. Belge, yerleşik Yargıtay İçtahatlarında da belirtildiği üzere; "hukuki bir hüküm ifade eden, bir hakkın doğumuna, bir olayın kanıtlanmasına yarayan yazılar" dan oluşur. Belgenin oluşması için, bu yazıların "kağıt" üzerine yazılması ile başka bir "eşya" üzerine (örneğin ağaç, metal levha, araba vs.) yazılması arasında fark bulunmamaktadır.
Kullanılan belgenin, hukuki bir hüküm ifade etmemesi, bir hakkın doğumuna ya da bir olayın kanıtlanmasına yaramaması durumunda ise belgede sahtecilik suçları açısından "bir belgenin varlığından", dolayısıyla suçun "maddi unsurunun oluştuğundan" söz edilemez.

Erkek olan sanığın, su tesisatının ana şebekeye bağlanması için, ev sahibi olan ve bayan olan katılan .... adına dilekçe yazıp imzalamak suretiyle onun adına su aboneliği tesis ettirmesi şeklinde gerçekleşen olayda; sanık tarafından düzenlenerek başkası adına imzalanan dilekçe ve abonelik sözleşmesinin "bir hakkın doğumuna" elverişli nitelikte bir belge olduğu söylenemez. Bu bağlamda, başkası tarafından yapılan başvurular, adına başvuru yapılan kişi açısından bir hakkın doğumuna neden olmaz. Su aboneliği tesis etmeye yetkili ve belgeyi kimin düzenlediğini/imzaladığını/verdiğini kontrol etmekle görevli olan kişinin, yapması gereken kontrolü yapmamış, dikkatsiz davranmış veya görevini kötüye kullanmış olmasından kaynaklanabilecek neticelerin ortaya çıkması da, o eylemi "bir hakkın doğumuna" elverişli hale getirmeyeceği cihetle, sözkonusu belgelerin suç oluşturmayacağı gözetilmek suretiyle, sadece sahte kira sözleşmesi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde bu belgeler de dikkate alınarak olayda uygulama yeri bulunmayan zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ile fazla ceza tayini,
2-Sanığın aşamalardaki tüm beyanlarında, katılanların sahibi olduğu dükkanı kiraladığını, katılanların da sanığın kiracıları olduğunu ancak aralarında yazılı bir kira sözleşmesi bulunmadığını belirtmeleri karşısında, taraflar arasında kararlaştırılan kira bedeli tespit edilip, işe başlama bildirgesi ekinde Vergi Dairesi'ne sunulan kira sözleşmesinde kira bedelinin düşük gösterilmesinde sanığın menafaatinin bulunup bulunmadığı araştırılıp, sahtecilik eyleminin 5237 sayılı TCK'nun 211. maddesinde öngörülen "bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla" gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin karar yerinde tartışılmaması,
3- T.C. Anayasa Mahkemesi'nin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


24.03.2016

23.04.2024
AV. FUNDA ÖZTÜRK ALTUNTAŞ
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.