5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 5.04.2017| Okunma Sayısı: 1276

   Şahsım ve yönetim kurulumuz adına tüm meslektaşlarımızın Avukatlar Haftasını ve Avukatlar gününü kutluyor, başarılar diliyorum.
   
   Ülkemizde ilan edilen ve halen devam etmekte olan Olağan üstü hal koşulları altında avukatlar günümüzü kutluyor olmaktan ülkemiz ve mesleğimiz adına çok üzgünüz.
   
   Malumunuz olduğu üzere ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Tam 1 yıl önce avukatlar gününü kutladığımız 5 Nisan 2016 tarihinden bugüne ülkemizin ve mesleğimizin koşulları maalesef çok daha olumsuza gitmiştir.
   
   15 Temmuz 2016 akşamı ülkemizin bütünlüğü, milletimizin bekasını hedef alan bir darbe girişimi ne mutlu ki başarısızlık ile sonuçlanmıştır.16 Temmuz günü milletçe darbecilere karşı bir birlik havası oluşmuş ve devleti yönetenler, 15 Temmuz öncesinde kullandıkları ayrıştırıcı, ötekileştirici dili terk ederek Cumhuriyet’imizin DNA sını oluşturan Atatürk ilke ve inkılaplarının öneminin ayırdına vardıkları algısı yaratmışlar ancak bu olumlu süreç çok kısa zaman içinde terk edilmiş ve ülke olağanüstü hal kararnameleriyle yönetilmeye başlanmıştır.
 
   Cumhuriyetin temel kazanımları,olağanüstü hal koşullarının puslu havası altında teker teker yok edilmeye çalışılmaktadır.
Ergenekon,Balyoz davaları ile TSK ‘ne fetö terör örgütü tarafından komplo düzenlendiği, kozmik odaya girildiği süreçte, 2010 yılında Yargıtay’ın ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılarak fetö terör örgütüne teslim edildiği süreçte ve yine barış süreci denilerek gizli kapılar arkasında terör örgütü ile öncesinde şiddetle yalanlanan sonrasında ise “ben talimat verdim “ diye devlet ciddiyetine asla uymayan bir üslupla kabul edilen Oslo görüşmeleri sürecinde, yaptığımız uyarılara kulak tıkayarak,uyarıda bulunanları terörist ilan edenler bugün yine çok tehlikeli olan bu süreçte uyarıları dinlemek yerine uyarı yapanları yine terörist diyerek yaftalamaktadırlar.
 
   Oysa ülkemizi ,adalet paydasında birleştirmek zorunludur. Bunun için ise sadece hukuk kurallarına bağlı tarafsız ve bağımsız bir yargı şarttır. Ancak üzülerek görmekteyiz ki hukuk kurallarının tamamen askıya alındığı, yargının siyasi baskı altında kaldığı evrensel hak ve özgürlüklerin ciddi tehdit eden uygulamalar neticesinde toplumsal kırılmaya doğru hızla yol almaktayız.
 
   Anayasalar, toplumun bir arada yaşamasına ilişkin temel kuralların yer aldığı toplum sözleşmeleridir. Ve bu sözleşmelerde yapılacak değişiklikler; tüm toplum tarafından üzerinde tartışılarak varılacak bir uzlaşma sonucunda, yani toplumsal konsensus ile hazırlanmak zorundadır. Halbuki 16 Nisan 2017 de referandum’a gidilecek anayasa değişikliği tasarısı, bir gizlilik içinde, oldu bittiye getirilerek hatta Meclis içinde Anayasaya bağlılık yemini etmiş milletvekillerinin gizli oylama zorunluluğu milletimizin gözünün içine baka baka ihlal edilerek meclisten geçirilmesi sonucunda milletimizin önüne getirilmiştir. Olağanüstü hal döneminde bir anayasa değişikliğinin yapılması yerleşik demokratik sisteme haiz hukuk devletinde asla düşünülemez. Bu süreçte yapılan bu referandum sonucu anayasa değişikliği tasarısı kabul edilirse ülkemizin bütünlüğü ve milletimizin bekası büyük bir tehdit altına girecektir.
 
   Referandum sürecinde devletin tüm imkanları kullanılarak yürütülen evet kampanyasında vatandaşın vergileri ile finanse edilen TRT ‘nin tüm kanalları dahil ulusal medyanın tamamına yakını kapılarını siyasi iktidarın yandaşlarına ve evet taraftarlarına açmış ancak anayasa değişikliğinin ne kadar büyük tehlikeler içerdiğine ilişkin uyarıları yapan çok değerli hukukçulara,anayasa profesörlerine,Barolara,TBB Başkanına kapılarını sonuna kadar kapatmışlardır.
 
   Anayasa değişikliğine ilişkin görüşlerini bildirmek hak ve görevine sahip avukatlar, baro başkanları ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı, tarafsız olması anayasa tarafından şart koşulan Cumhurbaşkanımız ve bir çok siyasi iktidar yanlısı tarafından hedef gösterilmiş hatta televizyon kanallarında TBB Başkanımız Sayın Av.Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’na makamının kapılarının kapalı olduğu ilan edilmiştir. Bilinmelidir ki devletin hiç bir makamı kişilere ait değildir. Tüm bu makamlar, millet adına milletin verdiği yetkiyle vekaleten kullanılırlar. Herkes, özel mülkünün kapısını istediği kişiye kapatabilir ama Cumhurbaşkanlığı makamının kapısı her Türk ferdine açık olduğu gibi biz avukatlara, meslek örgütümüz barolara ve baroların çatı örgütü Barolar Birliği ne açık olmak zorundadır.
 
   Anayasal literatür de tanımlanmamış amorf bir Başkanlık sistemi getirilmek amacıyla yapılan anayasa değişikliği tasarısında, yasama, yürütme, yargının tek elde toplandığı, tüm hak ve yetkilere sahip olacak partili Cumhurbaşkanının hiç kimseye hesap vermeyeceği,bu sorumsuzluk halinin görev süresiyle de sınırlı olmayıp ömür boyu garantisi içerdiği fiiliyatta denetlenmesi mümkün olmayan bir tek adam sisteminin yaratılmak istendiği kısacası Cumhurbaşkanlığı makamına tanrısal yetkiler bahşedilmeye çalışıldığı görülmektedir.Partili Cumhurbaşkanının tüm milleti temsil etmeyeceği sadece kendi seçmenini temsil edeceği referandum sürecinde alınan tavır ile açıkça görülmüştür.
Yasama, Yargı ve Yürütmenin tek elde yani partili bir Cumhurbaşkanın da toplanması sonucunda; Yargının asla tarafsız olamayacağı, tüm yargı organlarının seçiminde pratikte tek yetkili olan Cumhurbaşkanının bu yargı organlarının tamamı üzerinde söz sahibi olacağı ve iktidar partisinin hangi sayıda il ve ilçe başkanı varsa iktidar partili Cumhurbaşkanı’nın güvencesiyle hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu uygulatmak için yargının üzerinde baskı unsuru olacaklarını öngörmek maalesef hiç de zor değildir. Bunun neticesinde biz avukatların yerini iş takipçileri ve partililer alacaktır. Kısacası Anayasa Değişikliği karşısında duruş göstermemiz ülke meselesi, millet meselesi ve aynı zamanda tam tamına avukatlık mesleği meselesidir.
 
   Savunma mesleğinin geçmişi, insanlık tarihi kadar eskidir. Yazılı belgelerle kanıtlanan üç bin yıllık bir mesleğin mensuplarıyız. Savunma mesleğinin temsilcileri olan biz avukatları ve örgütümüz olan baroları savunma görevini en iyi şekilde yapabilmek ve bağımsız savunmanın gücünü arttırmak ve nihayetinde evrensel hukuk ilkeleri, hukukun üstünlüğü ve adaletin gerçekleştiği bir yargı düzenine kavuşmak bizler için yegane hedeftir. Savunmanın görevini en iyi şekilde yapabilmesi ve bu bağlamda adaletin sağlanması ancak bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün korunması ile Atatürk İlke ve Devrimlerinin ışığında gerçekleşebilir.
 
   Temel hak ve özgürlüklerin en büyük güvencesi hak arama özgürlüğüdür. Bu özgürlüğün yansıması olan savunma hakkının, avukatlar aracılığıyla kullanıldığı aşikardır. Bu nedenle Avukatlar; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun, 1. maddesinde belirtildiği üzere; yargının kurucu unsuru olup, bağımsız savunmayı temsil ederler. Avukatlık yasasının 76. maddesi yasaların hiçbir mesleki örgütlenmeye vermediği hakkı biz avukatlara ve mesleki örgütümüz olan barolara vermiştir. Buna göre hukukun üstünlüğünü etkin kılmak, insan hakları kavramını korumak, geliştirmek biz avukatların ve baroların öncelikli temel görevidir. Bu bağlamda Anayasa Değişikliği konusunda görüş bildirdiğimizde bize ne hakla dediklerinde cevabımız tabii ki kanuni hakla , vatandaşlık hakkıyla ve mesleğin doğası gereği olmaktadır.
 
   Avukatlar, her dönemde içinde yaşadıkları toplumda etkin, saygın ,güvenilir ve itibarlı kabul edilmişlerdir. Adalet bir toplumun huzur ve barışının temelidir. Adaletin temini, adil bir yargılama ile mümkündür. Ve savunma adaletin olmazsa olmaz en önemli unsurlarındandır. Savunma hakkı, yurttaşın hak arama özgürlüğünün bir sonucudur. Nitekim Anayasa nın 36. maddesi yurttaşın hak arama özgülüğünü düzenlemektedir. Bu bağlamda savunma hakkı, insanın kişiliğine bağlı, dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilemez niteliklere sahip temel bir haktır. Bizler savunmanın kutsallığının bilinciyle mesleğimizi en üst seviyede yapmak çabası içindeyiz.
 
   Mesleğimizin başlıca sorunları hepimizce malumdur. Sayısını artık takip etmekte zorlandığımız hukuk fakültelerinin çoğunda, yeterli akademisyen olmadığını biliyoruz. Bu durum, öğrencilerin maalesef kalitesiz, yetersiz bir eğitim görmelerine neden olmaktadır. İş alanlarımız artmadığı halde meslektaş sayımız çığ gibi artmaktadır.
 
   Günümüz ihtiyaçlarına uygun, çağdaş bir avukatlık kanunun çıkarılması yıllardan beri dile getirilmektedir. Barolar Birliği tarafından hazırlanan Avukatlık Kanunu Yasa Taslağı, Adalet Bakanlığına sunulmuştur. Bu yasa taslağı ile mesleğe başlangıç aşamasında sınav şartı getirilmekte, 70 barajını geçenlerin staja başlaması öngörülmekte, staj süresinin iki yıla çıkması, Avukatlık Akademisinin kurulması, uzman avukatlık, tüm tüzel kişilerin yargı mercilerinde avukatla temsili zorunluluğu, sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu kapsamının genişletilmesi, mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesi, meslekte belli bir süreyi dolduran avukatlara yeşil pasaport verilmesi gibi önemli düzenlemeler içermektedir. Yapılacak yeni bir avukatlık yasası, yürürlükteki avukatlık kanununda yer alan kazanımları mutlaka korumalı bunun yanında avukatlık mesleğine hak ettiği itibar kazandırılmalı, avukatlara delil toplama yetkisi verilmeli, silahların eşitliği ilkesi mutlak surette sağlanmalı ve daha önemlisi bu kanunla verilen yetkilerin başka bir kanun ya da yönetmelikle kaldırılması engellenmelidir.
 
   Hukuk devletinin ilkelerine ve demokrasinin gereklerine inanan bilinçli hukukçular olarak, 15 Temmuz süreci sonrası yargının aldığı yaradan en büyük zararı ülkemiz ve milletimizle birlikte meslek grubu olarak ta biz avukatlar gördük. Fetö terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle kimi zaman duruşmada kimi zaman evinde derdest edilen hakim ve savcılar halkın gözünde yargıyı güvenilmez hale getirmiştir. Bu örgüt ile irtibatı, fikir ve eylem birliği olan herkesin hak ettiği cezayı almasını en çok isteyen bizleriz.Bu yapıdan en fazla mağdur edilen de tarafsız ve bağımsız yargıyı savunan biz avukatlar ve meslek örgütümüz Barolardır.Ancak bu yapılırken yargının itibarsızlaştırılması, devletin temeli olan adaletin sağlanmasını engelleyecek ve asıl o zaman devletimizin altına dinamit döşenmiş olacaktır.Devlet her koşulda ve herkese karşı adil olmak ve aynı zamanda adil de görünmek zorundadır.
 
   15 Temmuz sonrası meslektaşlarımız Fetö soruşturmaları ve kovuşturmaları sürecinde ciddi baskı hissetmişlerdir. Her şüphelinin suçlu olmayacağı ve herkesin savunma hakkı olduğu hukuk fakültesinde ilk öğrendiğimiz ilkeler olduğu halde ,soruşturma ve kovuşturmada bir prosedürün yerine getirilmesi için şekli olarak süreçte yer almamızın bizlerden beklenmesi, anlaşılır izah edilir bir şey değildir. Bu zorlu süreçte avukatlık mesleğini, layıkıyla yapan tüm meslektaşlarıma çok teşekkür ederim.
 
   Her geçen gün bir önceki günden daha iyi olmak zorundayız. Bunun için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. Bu nedenle Sinop Barosu olarak yaptığımız eğitim çalışmalarına ağırlık vermeyi ve daha çok eğitim düzenlemeyi hedeflemekteyiz. Doğru iletişim yöntemleriyle, sorunları çözmeye çalışmak sürecinde tüm meslektaşlarımızın yanımızda olduğunu bilmek, bizi gururlu ve güçlü kılmaktadır. Hepimizin temel bir gayesi var;Atatürk ilke ve inkılaplarının ışığında yol alan güçlü bir Türkiye’de Hakimiyle, Savcısıyla, Avukatıyla, tüm Adliye personeli ile sağlıklı ve başarılı en önemlisi neticesi adalete ulaşan bir yargı hizmeti sunabilmek.
 
   En karanlık günlerde önder Atatürk’ün “Türk gençliği’ne hitabesi” bize yol gösterici olmaya devam etmektedir.Yoktan var edilen bir ülkenin avukatları olarak bizler umut etmekten,umut olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
 
   Yargının kurucu unsuru olarak savunma görevini yerine getirirken, hukukun üstünlüğüne inanan, özverili bir biçimde çalışan tüm meslektaşlarımın, avukatlar haftasını şahsım ve yönetim kurulumuz adına kutluyor, herkese selam ve saygılarımı sunuyorum.05.04.2017
 Sinop Barosu
adına
Baro Başkanı Av.Hicran KANDEMİR

24.04.2024
AV. FUNDA ÖZTÜRK ALTUNTAŞ
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.